Günümüzde birçok insanın karşı karşıya kaldığı anksiyete, insan olmanın ve yaşamanın bir gereği olarak görülüyor.
Normal olarak bir duygu olarak görülen anksiyete, belirli sınırları aştığı zaman tedavi edilmesi gereken bir duruma dönüşüyor.
Ensonhaber.com Sağlık Dr. Yazarı Gülsüm Kartal, konuyu geniş yelpazede ele aldı.
Gülsüm Kartal, değerlendirmelerinde şu ifadeleri kullandı;
Kaygı bozuklukları ya da anksiyete birçok insanın mücadele ettiği bir bozukluk. Tıbbi olarak anksiyete bir duygudur, yaşamanın bedeli gibi düşünülebilir. Bilince sahip tek canlı olan insan, anksiyete duyar. Bazen azalır, bazen artar ancak bir savunma mekanizması insan olmanın gereğidir diyebiliriz. Bir problemim var ve bunu çözümlemeliyim diyen iç sesimiz anksiyeteyi başlatır. Açsınızdır, susamışsınızdır, aşıksınızdır ve varlığınızın sosyal olarak onaylanmaya ihtiyacı vardır. Tüm bu duygusal ve fiziksel gerilimler sağlıklı bir anksiyeteyi başlatır ve çözüm için harekete geçeriz.
Tedavi ne zaman gerekli görülür
Anksiyetenin hayatı olumsuz yönde etkilediği noktada tedavi sürecinin başlaması gerektiğini vurgulayan Gülsüm Kartal, şöyle devam etti;
Ama ne zaman bize zarar verir, hayatımızı zehir eder işte bu sınır çok önemli. Panik atak, sosyal fobi, artmış kaygı bozukluğu birer anksiyete çeşididir ve bize acı ıstırap verir, mutluluğumuzu engeller normal hayatımıza ket vurur. İşte bu noktada tedavi edilmesi gerekir. Uzmanların gözlemlediği üzere özellikle Covid pandemisi sonrası yaygın sosyal anksiyetenin arttığı görülmüştür.
Nefes darlığı, terleme, mide bulantısı….
Belirtilerinin endişe duymak, duyguları kontrol edememek huzursuzluk ve gerginlik gibi unsurlar olduğunu açıklayan Kartal’ın, geri kalan değerlendirmeleri ise şu şekilde;
Kaygı bozukluklarını, alt tiplere ayırarak inceleyebiliriz. Bu alt tipler panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu ve tek bir sınıf olmakla birlikte birçok farklı nedenden kaynaklanabilen fobilerdir. Bu bozuklukları kısaca açıklayalım.
Anksiyete bozukluğunun tanımını yaparak başlayalım. Bu bozukluk bir gün kendinizi gergin hissetmeniz değildir. Herkes bazen anksiyete duygusunu yaşayabilir. Yaygın anksiyete bozukluğunda ise altı ay ya da daha uzun süre boyunca neredeyse her gün ortaya çıkan pek çok olay ve durum için yoğun endişe duymak, bu duyguları kontrol edememek, kişinin sosyal işlevselliğinde bozulmalar görülür. Belirtilerse huzursuzluk, gerginlik gibi ruhsal belirtiler olabileceği gibi; nefes darlığı, terleme, mide bulantısı gibi fiziksel belirtiler de olabilir.
Bir diğer bozukluk ise Panik Bozukluğudur .Panik Bozuklukta ise kişiler, tahmin edilemeyen bir anda panik atak dediğimiz yineleyici atakları geçirir. Kişilerde bu atağı tekrar yaşama korkusu da görülür. Atağa neden olabilecek etkenlerden, ortamdan kaçınma görülür. Korkular kalp krizi geçirmek, kontrolü kaybetmek, bayılmak olabilir. Fobik Bozukluklara başlarken ise öncelikle fobinin tanımını yapalım. Fobi bir nesneye, duruma, aktiviteye duyulan aşırı korkudur. Kişi bu korkunun gerçek dışı olduğunu bilir ama korkmaktan kendini alıkoyamaz. Sosyal Fobi ise özellikle üzerinde durmamız gereken ayrı bir konu. Pandemide evlerimize kapanmamızla birlikte sosyal fobi toplumda artış gösterdi. Sosyal fobide başka kişiler önünde olduğunuz zaman korku duyup, rezil olacağınız korkusunu yaşayabilirsiniz.
Sizler de anlatılanlara benzer ruhsal durumlar yaşıyor olabilir, ayrıca bunun hiç geçmeyeceğini düşünebilirsiniz. Psikiyatrik bozukluklarda tedaviye karşı en büyük engelin kendiniz olduğunu hatırlatmak isterim. Toplum ya da çevreniz tarafından hor görülme korkusuyla bunları dile getirmekte zorlanmak kaygı bozukluklarını daha da güçlendirir. Oysaki kaygı bozuklukları genellikle SSRI grubu dediğimiz ilaçlara çok iyi yanıt vermektedir. Ayrıca doktorunuzun gerek gördüğü durumlarda terapi görmek de işe yarayacaktır. Sosyal Fobide kontrollü şekilde maruziyet terapisi dediğimiz yaklaşım da işe yaramaktadır. Bunda kişi kontrollü bir şekilde sosyal ortamlara sokulur.
“Çok etkili çözümleri olabilir”
Hiçbir zaman bu hissin geçmeyeceği sanılsa da, anksiyetenin de bir tedavisinin olduğunu vurgulayan Kartal, şunları aktardı;
Hiç geçmeyeceğini düşündüğünüz bu rahatsızlıkların aslında çok etkili çözümleri olabilir. Sanılanın aksine, belli bir noktada profesyonel yardıma ihtiyaç duyabileceğimizi kabullenmek çok önemli. Ruhsal hastalıklarımızı yok saymak, bunun bir eksiklik olduğunun düşünmek ve yardım aramamak kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülüktür. Yardım arayalım ama lütfen profesyonel yardım olmasına dikkat edelim. Bu alanda diploması olmayan kişilerin yanlış yönlendirmelerine sık rastlıyoruz ve bu sözde tedavilerin yarardan çok zarar getirdiğini görüyoruz. Hekimlerden, ruh sağlığı uzmanlarından yardım aldığımızdan emin olun.